Hayvan Hakları Dosyası


                        HAYVAN HAKLARI DOSYASI

          Yazarlar: Esra CANAVARCI, Psikolog Gamze TAÇ, Veteriner Gökhan DURUKAN

   Hayvan Hakları Dosyası

   Ulusal ve Uluslararası Hukukta Hayvan Hakları

   Roma Hukukundan gelen özne-nesne (kişi-eşya) ayrımında haklara ve borçlara sahip olanlar özne, hakların ve borçların konusu olanlar nesne denmiştir. Hukukun öznesi nedir denilince ise herkesin aklına gerçek kişi olarak insan ve tüzel kişiler gelir (Dural/Sarı,2019,s.191). Peki hayvanlar? Onlar haklara sahip midir? Hukuk düzeninde hak sahibi olmak beraberinde sorumluluk da getirir. Eğer hayvanlar hak sahibi ise davranışlarından sorumlu tutulabilir mi? 

Bu tarz sorular doğrultusunda hayvanların da hukuki statüsü tartışılmaya başlanmıştır. İnsandan akıl ve düşünme yeteneğine sahip olma noktasında ayrılan, duygulara ve acı hissiyatına sahip canlı varlıklar olarak hayvanların hukuki statüsü hakkında farklı görüşler mevcuttur. Bunlardan bazıları; hayvanları eşya sayan, kişi benzeri sayan ve kişi sayan görüşlerdir. Hayvanları eşya sayan görüşe ve onların hak sahibi olmadığı görüşü çok uzun zamanadır hakim olan görüştü.  Bunun bir sebebi, bir zamanlar insanların dünyayı evreni merkezinde olduğunu düşünmeleri gibi insanları da hayatın merkezine almalarıdır.  Aristoteles Politika adlı eserinde doğanın insana özel yapıldığından bahsetmiş,  Aquinas ise diğer canlılara yapılan davranışları insanlara zarar verdiği takdirde yanlış olarak bahsetmiştir (Aşar,2019). 

Hayvanları hak sahibi görmeyen görüşün diğer bir sebebi, hayvanların irade sahibi olup olunmayacağının bilinmemesidir. Öncelikle şundan bahsedelim: Hak tanımlanırken irade ve menfaat teorisinden bahsedilir. İrade teorisine göre hak, hukuk düzeni tarafından fertlere tanınan irade gücüdür; menfaat teorisine göre ise hukuken korunan menfaattir. İki farklı görüşü göz önüne alarak, hak; hukuk düzeni tarafından korunan ve hak sahibine bu korunmadan yararlanma yetkisi verilen menfaat olarak tanımlanabilir (Dural/Sarı,2019, s.150). Descartes ve Kant, hayvanın zihni-iradesi olmadığı için hak sahibi olmadığını savunmuşlardır. Bu görüşe gelen eleştiri “Çocuklar ve zihinsel engelliler tam fiil ehliyetine sahip insanlar değildir, ancak insan oldukları için hak ehliyetleri vardır. Hayvanlarda bu sebeple kendilerine özgü haklara sahip olabilirler.” şeklindedir.

“İnsanın gerçek yüzünü görebilenlerin birer hayvansever olması kaçınılmaz.”  Arthur Schopenhauer




Hayvanlara kişilik tanıyan görüşe göre hayvanların akıl sahibi olup olmamasının önemli olmadığı, önemli olanın acı çekip çekmeme olduğudur. İlk hayvan hakları savunucusu olarak da bilinen Jeremy Bentham “Hayvanlar akıl yürütebilirler mi ya da konuşabilirler mi sorusu değil de, ıstırap çekebilirler mi sorusu sorulmalıdır” demiştir. Hakkı tanımlarken hukuken korunan menfaatler olduğunu bahsetmiştik. Buradan yola çıkarak “acı hissetmemekte hayvanların çıkar olacağı için hayvanlar haklara sahiptir” demişlerdir. Peter Singer’da Bentham ile benzer düşüncelere sahip olmuş ve hayvanlara hak tanınmayarak türcülük yapıldığından bahsetmiştir. “Türe dayalı ayrımcılık yapmaya türcülük denir. İnsan dışındaki hayvanların değer ve ihtiyaçlarına karşı temel bir saygısızlık olan türcülüğün, ırkçılık ya da cinsiyetçilikten daha savunulabilir bir yanı yoktur” ( Dupre,2007, s.106)

Hayvanlara kişi benzeri ya da kendilerine özgü (sui generis) bir statüsü olduğunu savunan görüşe göre; hayvanların, insanlara eş bir hukuki kişiliğinden bahsedilmez. Daha çok hayvanların yaşam hakkı, vücut bütünlüğünün korunması gibi hakları koruma altına alınması gerektiğinden bahseder. Margeuard bu görüşün savunucularındandır. Türk hukukunda 5199 sayılı yasada hayvanlara yaşama hakkı verilmesiyle artık hayvanın kişi benzeri sayılacağını düşünen yazarlar vardır (Koçhisaroğlu/Söğütlü Erişgin,2013). Benim şahsi görüşüm, hayvanların kendilerine özgü bir hukuki statüsü olması gerektiğinin en mantıklı olduğudur. Çünkü hayvanları cansız varlıklar misali ele alıp eşya statüsüne koymak bazı gerçekleri göz ardı etmektir.  
“ Bir milletin büyüklüğü ve ahlaki gelişimi, hayvanlara olan davranış biçimi ile belirlenir.” Mahatma Gandhi
İnsanlığın hayvan hakları hususunda zaman geçtikçe bilinçlenmesiyle ve gelişmesiyle, bu alan ülkelerin mevzuatlarına ve uluslararası alana da yansımıştır. Uluslararası alanda en önemli hayvan hakları ile ilgili metin, 1978’de UNESCO tarafından ilan edilen Hayvan Hakları Evrensel Beyannamesi’dir. Ancak bu beyannamenin hukuki bir bağlayıcılığı yoktur. Bu beyanname yeniden düzenlenip 1990 yılında UNESCO Genel Direktörüne sunulmuştur ve güncellenmiştir. 14 maddeden oluşan bu beyannameye göre; tüm hayvanlar eşit doğar ve eşit yaşama hakkına sahiptir (md.1),  tüm hayvanların saygı görme hakları vardır (md.2), hiçbir hayvana kötü ve zalimce davranılamaz, öldürülmesi zorunlu ise acı çektirilmeden yapılmalı (md.3), hayvanlar kendi doğal çevrelerinde yaşama, çoğalma hakkına sahiptir (md.4 , 5), hayvanlar özgürlük içinde yaşama hakkına sahiptir (md.5), fiziksel ve psikolojik acı çektiren deney yapmak hayvan haklarına aykırıdır (md.8), hayvanların eğlence amaçlı kullanılması, gösteriler yapılması hayvan onuruna aykırıdır (md.10)
, toplu hayvan katliamları soykırım suçunu oluşturur (md.12), hayvan hakları da insan hakları gibi yasayla korunmalıdır (md.14).

Türk Hukukunda Hayvan Haklarının Gelişimi; Günümüzde birçok ülkede sadece insanları hak sahibi olarak gören görüş terk edilmiş ve hayvanlar mal statüsünden çıkarılmıştır. Türk hukuk sisteminde ise hayvanlar hala taşınır eşya konumundadırlar. Hayvan Hakları Evrensel Bildirisinin ilanından sonra Türkiye’de hayvanların korunması ve hayvan refahı hakkında çalışmalara başlanmıştır. Türkiye 2003 yılında Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi’ne taraf olmuş ve bundan sonra ilk yasal düzenleme olan 2004 tarihli 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu kabul edilmiştir. 

5199 sayılı kanun dışında, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu, 4915 sayılı Kara Avcılığı Kanunu, 2872 sayılı Çevre Kanunu, 2873 sayılı Milli Parklar Kanunu, 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu ile 1380 sayılı Su Ürünleri Kanununda da hayvanların korunması ve refahına dair hükümler yer almaktadır.  


5199 sayılı HKK: Bu kanunun amacı birinci maddede de bahsedildiği üzere, hayvanların rahat yaşamlarını ve hayvanlara iyi ve uygun muamele edilmesini temin etmek, hayvanların acı, ıstırap ve eziyet çekmelerine karşı en iyi şekilde korunmalarını, her türlü mağduriyetlerinin önlenmesini sağlamaktır.  Kanunda bunun sağlanması için ilkeler başlığı altında bazı haklardan, yasaklardan ve yasaklara uyulmaması halinde yaptırımlardan bahsedilmiştir. Madde 4’te bahsedilen bazı haklar şunlardır: tüm hayvanlar eşitt
ir, yaşama hakkına ve özgürlüğüne sahiptir( sahipli sahipsiz ayrımı yapılmaksızın). 

Kanunda hayvanlara yönelik yasaklanan eylemler şunlardır: Hayvana müdahale başlığı altında madde 7’de hayvanlara tıbbi ve cerrahi müdahalelerin sadece veteriner hekim tarafından yapılacağı belirtilmiştir ve madde 8 hükmüne göre bir hayvanın neslini tüketecek her türlü müdahale yasaktır. “Yasaklar” başlıklı 14. maddesinde; hayvanlara kasıtlı olarak kötü davranmak, acımasız ve zalimce işlem yapmak, aşırı soğuk ya da sıcağa maruz bırakmak, aç ve susuz bırakmak, fiziksel ve psikolojik acı çektirmek, hayvanlarla cinsel ilişkide bulunmak, işkence etmek gibi eylemler ve Pitbull Terrier, Japanese Tosa gibi tehlike arz eden hayvanları üretmek; sahiplendirilmesini, ülkemize girişlini, satışlını ve reklamını yapmak; takas etmek, sergilemek ve hediye etmek yasaklanmıştır. 


Son günlerde sosyal medyaya da yansımasıyla hayvan deneyleri çok konuşuldu. Özellikle bu konuda “Save Ralph” adlı mini animasyon ile bu durumlardan hiç haberi olmayan insanlar sosyal medyanın gücü ile haberdar oldu. Hukukumuzda hayvanların deneylerde kullanılması yasaklanmamıştır. HKK madde 9 hükmüne göre, hayvanlar, bilimsel olmayan teşhis, tedavi ve deneylerde kullanılamazlar. Bu deneyler hayvanları koruyacak şekilde yapılmalı, deney hayvanlarının uygun şekilde bakılmalı ve barındırılmalı, en son çare olarak hayvanlar denek olarak kullanılmalıdır. Kurum ve kuruluşların deney yapması, bünyelerinde bulunan etik kurullar izin vermesiyle gerçekleşir.  


Bu yasakların ihlali halinde, cezai hükümler başlıklı dördüncü kısmında 28. Maddede cezalar düzenlenmiştir. Bu kısımda geçen idari para cezası verme yetkisi, cezalar, cezaların ödenmesi ve tahsili gibi ifadelerden de bu kanunun bir kabahatler kanunu düzenlemesi olduğu anlaşılmaktadır. 
“ Öyle bir gün gelebilir ki hayvanlar aleminin geri kalanı, despotluktan başka hiçbir şekilde ellerinden alınamayacak hakları edinebilirler.”  Jeremy Bentham, 1788


5237 sayılı Türk Ceza Kanununda hayvanlar, yukarıda belirttiğim gibi insana ait bir malvarlığı ve çevrenin bir unsuru olarak görülmüştür. “Mala zarar verme” başlıklı 151.maddenin 2.fıkrasına göre haklı bir neden olmaksızın, sahipli hayvanı öldüren, işe yaramayacak hale getiren veya değerinin azalmasına neden olan kişi hakkında mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan üç yıla kadar hapis ya da adli para cezası cezalandırılır. 181.maddede çevrenin kasten kirletilmesi ve 182. Maddede çevrenin taksirle kirletilmesi açıklanmıştır. İnsanlara, hayvanlara ve bitkilere zararlı atık veya artıkların toprağa, suya ve havaya veren kişinin, eylemi kasten işlemesi halinde 181/4’e göre beş yıldan az olmamak üzere hapis cezasına ve bin güne kadar adli para cezasına hükmolunur; eylemi taksirle işlemesi halinde 182/3’e göre bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Her geçen gün sosyal medyada ve haberlerde binlerce hayvanın haklarının ihlal edildiğini görüyoruz. Yürürlükteki mevzuat hayvanları koruma konusunda ciddi manada yetersiz kalmaktadır. Yeni bir yasa çıkartmak için ilk çalışmalar 2012 yılında başlamıştı ancak bu yasa tasarısı kabul edilmedi. Bu kötü gidişata son vermek amacıyla 2019 yılında TBMM Genel Kurulunda 5 siyasi partinin ortak önergesiyle kurulan araştırma komisyonu 200 sayfalık tavsiye niteliğinde bir rapor yayınladı. Bu rapor hayvan hakları ihlallerini, nedenlerini ve yapılması gereken düzenlemeleri ayrıntılı bir şekilde açıklamıştır.  

 
Sonuç

Tarihte kısa süreliğine zaman yolculuğu yapma şansımız olsaydı insan türünün doğaya, kendinden görmediği başka insanlar ve diğer canlılara egemen olmak için ne kadar zulmettiğine şahit olurduk. Daha insan haklarının dahi söz konusu olmadığı, hatta bazı insanlara tabiri caizse konuşabilen hayvan gözüyle bakılıp köleleştirildiği zamanlarda hayvan hakları hakkında konuşulsaydı deli gözüyle bakılabilirdi. Şimdiye baktığımızda ise bazı konularda daha iyi durumda olsak da, tam olarak istenilen noktaya hala uzağız. Hayvanları koruma adı altında çıkan yasaların yürürlüğe girdiği zaman dahi bekleneni karşılamıyordu. Gün geçtikçe medyaya yansıyan hayvan hakları ihlalleri toplumun vicdanına da darbe vuruyor ve huzursuz bir ortam yaratıyor. Çünkü bir hayvana şiddet uygulayan, tecavüz eden, işkence eden bir kişi bunların aynısını bir insana da yapabilir. 
Çözüm olarak hayvan hakları yasasının çıkartılması gerektiğini söyleyen herkes gibi bende şöyle demek istiyorum: Hayvanların koruması temelinde bir yasa, bir kabahatler kanunu düzenlemesi olmasının da etkisiyle artık yapılan ihlallere caydırıcılık noktasında işlevsiz kalmaktadır. Hayvan haklarını temel alan yeni bir yasa çıkartılmalı ki onlara karşı yapılan hak ihlalleri artık suç kategorisine girsin ve masum canlılara karşı borçlu olduğumuz adaleti gerçekleştirelim.

Esra Canavarcı

HAYVANA YÖNELİK ŞİDDET

  İnsanların ve hayvanların etkileşimi oldukça eskiye dayanmakta ve yıllar geçtikçe bu etkileşim daha da çok artmaktadır. Yıllar içinde yapılan pek çok araştırmada evcil hayvan sahibi olmanın çocuktan yetişkine pek çok olumlu etkileri görülmüş hatta pek çok psikolojik ve fiziksel rahatsızlığın tedavisinde de destek oldukları görülmüştür. Hayatın bu denli içinde olup, fazlasıyla olumlu etkiye sahip olan bu varlıkların zaman zaman olumsuz durumlarla karşılaştığını sosyal medya aracılığıyla çoğumuz şahit olmuşuzdur. Karşımıza çıkan ve en çok rahatsız eden olumsuz durum ise hayvana şiddettir. 

Hayvana şiddet karşımıza pek çok farklı formda çıkabilir. Evcil hayvan sahibi bir bireyin sahip olduğu hayvana gerekli bakımda bulunmaması, eğitim adı altında şiddet uygulaması olabilirken bir diğer yandan sahipsiz sokak hayvanlarının canına kast edecek hareketlerde bulunmak hayvana yönelik yapılan şiddetin sadece birkaçı. Bu tarz durumlarla karşılaştığımızda hepimiz bir insanın bir canlıya neden böyle bir şey yaptığını sorguluyoruz. Hayvana yönelik şiddetin ya da hayvana eziyet çektirmenin psikoloji altyapısında aile içi şiddete tanık olmuş ya da maruz kalmış bireylerin hissettikleri öfkeyi doğrudan çıkaramadıkları için dolaylı olarak etraflarına yöneltiyorlar. Öfkenin yanı sıra çocukluk çağında yaşanan travmatik olaylar, gerek duygusal gerek fiziksel ihmal ya da istismar yaşayan bireylerde de kendilerinden daha güçsüz şeyleri hedefine alıp aynı şeyleri yapabiliyorlar. Bazen bu öfke, aile bireylerinden ziyade içinde yaşadığı toplumdan beklediği ilgiyi ve onaylanmayı göremediklerinde aslında topluma karşı olan öfkelerini hayvanlara yansıttığını ve genellikle erken yaşlarda ortaya çıktığı görülmektedir. 



Hayvana yönelik şiddet uygulayan bireylerin empati kurma becerisinden yoksun olduklarını da söylemek mümkün. Verilen örneklerin çoğunda gözle görülür şiddet içerirken bazen de hiçbir fiziksel şiddet olmaksızın aşırı hayvanseverlik adı altında ‘aşırı evcil hayvan biriktirme’ olarak karşımıza çıkabiliyor. Altta yatan nedenleri bireyler arası farklılık gösterse de genellikle görülen geçmişte yaşanan travma, kayıp ve takıntı haline getirmedir. Hasta veya yaralı hayvanları, kendilerinin en iyi şekilde bakım sağlayabileceklerini düşünerek eve götürüyorlar. Bir noktadan sonra yaşadıkları alan artık hayvanlar için sağlıksız, kirli ve olumsuz bir durum oluştursa dahi kendilerinin mükemmel bakım verdiklerini düşünüyorlar. Hayvanların yaşadığı pek de doğal olmayan bu ortam fiziksel sağlıklarının bozulmasına, davranış problemlerine ve sosyalleşememekten kaynaklı uyumsuzluklara neden olmaktadır. Hayvana yönelik şiddet bireysel gibi görünse de aslında toplumsal bir boyutu da vardır. Hayvana karşı verilen değer, hayvana biçilen rol ve tanınan haklar aslında toplum tarafından şekillenir hatta kanıksanır. Bir toplumda eğer hayvanın değeri sadece insana hizmet eden bir varlık olarak görülürse o zaman hayvan insana hizmet ettiği kadar değer görür. 

Toplum tarafından insanlığın iyiliği için hayvanların deneylerde kullanılmasında bir sakınca görülmeyebilir veya özel günlerde verilecek bir hediye eşyası statüsünde olabilir. Yine toplum tarafından belirlenen haklar doğrultusunda hayvanlara güvenli bir ortam da sağlanabilir. Bu noktada hem topluma hem de bireylere iş düşmektedir. Bireysel olarak hayvan sevgisini küçüklere aşılamak, empati becerileri kazandırmak ve hayvanların çıkaramadığı ses olmak; bir diğer yandan toplumun hayvan haklarını savunması ve hayvanlara yönelik şiddeti azaltmak adına çalışmalar yapması kendilerine düşen işlerden sadece birkaçıdır.

Her şeyden önce hayvanların da biz insanlar gibi bir CAN olduğunu unutmayalım!

Gamze Taç


Hayvan Haklarına Dair Merak Edilenler


Soru: Karşılaştığınız en yaygın hayvan hakları ihlalleri nelerdir? 
Cevap: Hayvan türlerine göre bu ihlaller değişiyor. Köpek ve kedilerde en sık görülen hayvan hakkı ihlali hekim olmayan kişilerin hayvanlara tedavi amacıyla ampirik olarak müdahale etmeleridir. Buna bağlı olarak da tavsiye üzerine hasta yakınları hayvanlara psikolojik ya da fiziksel şiddette bulunuyorlar.


Soru: Bazı insanlar yaptıkları davranışın hayvan haklarını ihlali olduğunu bilmiyor. Bu durum nasıl önlenebilir, önerileriniz nelerdir? 
Cevap: Öncelikle hayvan hakları konusunun öğretimin içine dahil edilmesi gerekiyor, bunun yanı sıra sivil toplum, akademik çevreler ve yerel yönetimler temelinde bu konuda halka yönelik çalışmalarla bilinçlendirme yapılması gerekiyor. Bu konuda bilgi verilirken de mutlaka bu konuda akademik yeterliliği olan mesleklerin bu bilgilendirmeleri yapması gerekir. Hayvan hakları refah konusuyla başlar, sonrasında da hukuki bir zemine oturtulur. O nedenle bu konuda uygulama yapılırken temelinde veteriner hekimlerin hayvan refahı, davranışları ve ihtiyaçları, medikal uygulamalar vb. bilgilerinin hukuki zeminle birleştirilerek hukuk eğitimi alan kişilerle multidisipliner olarak yaptığı çalışmalarla güzel sonuçlar alınabilir.


Soru: 5199 sayılı kanunda, bir hayvana çarpan sürücünün onu en yakın veteriner hekime götürmesi hüküm altına alınmış. Bu kurala toplum tarafından uyulduğunu düşünüyor musunuz? 
Cevap: Maalesef ülkemizde hayvanların yaşam alanları çarpık kentleşme nedeniyle daralıyor bir de, kedi ve köpek gibi evcil, insanla yan yana yaşamak için evrim sürecinden geçmiş, insanla yaşamaya ihtiyaç duyan hayvanların sokakta yaşıyor olması maalesef ülkemizde normalleştirildi, sahipsiz hayvanların üremesi kontrol edilmekte zorlanıyor, çünkü bakım konusunda bilgi eksikliği nedeniyle evdeki hayvanlar bakılamayıp dışarı atılarak sokakta önü alınamaz bir kedi köpek popülasyonu oluyor. Bu hayvanlarda bir yerden kaçarken, kışın kaputa girdiklerinde vs maalesef yaralanıyor ya da hayatını kaybediyor. Hayvanın sokakta sahipsiz olması hayvanı maalesef çoğu insanın gözünde değersizleştiriliyor, bu sosyolojik durumlara bağlı olarak çoğu kazada hayvanlar kaza sonucu kliniklere götürülmüyor. Çünkü kaza durumunda da veteriner muayenesine götürülen hayvanın ödemesinin kişi tarafından da yapılması gerekiyor, sonrasında trafik sigortasında ödeme yapıldığına dair belgelerle başvurularak getiren kişi ödemesini alıyor. Bunlar da işin maddi yönü, bu da insanların özel veteriner muayenesine başvurmasını azaltıyor, bunun alternatifi olarak sahipsiz hayvan rehabilitasyon merkezleri var belediyelere ait fakat çoğu da bildiğim kadarıyla 7/24 veteriner hekim bulundurmadığı için kapasiteleri yetmiyor, trafik kazası durumunda acil olarak insanların tercihi olamıyor. Sonuç olarak çoğu hayvan ölüme ya da o halde travmayla baş başa bırakılıyor.
  
Soru: Çoğu iyi yürekli insan hayvanların korunması ve bakımı için uğraşıyor. Dostlarımızı korumaya çalışırken yaptığımız hatalar nelerdir? Hayvanları yeterince koruduğumuzu düşünebiliyor musunuz? 

Cevap: Hayvanlara bakım verilirken yapılan en başlıca hata, hekim muayenesi olmadan ilaç vermek, iç parazit dış parazit uygulamalarının yine hekim tavsiyesi olmadan merdiven altı ya da internet üzerinden yasal olmayan, tarım bakanlığı tarafından onayı olmayan ürünlerin maddi sebeplerle kullanılması, aile eş dost tavsiyesiyle ilaç kullanılması, hayvanların etolojik (normal davranışlarına) şartlarına uymayan şekilde kalabalık ve uygun olmayan ortamlarda bakılması, koruyucu hekimlik uygulamalarının yapılmaması vb. bir çok hatalı uygulamalar yapılıyor. 

Gelişmiş ülkelerde canlıların korunması yerine, onların refah seviyelerinin korunmasına ve etolojik ihtiyaçlarının giderilmesine yönelik uygulamalar yapılmaktadır, bunun dışında haklarla donatılmıştır ve fiziksel ve psikolojik sağlıklarının korunması amaç edinir. Bunların yapılmadığı her durum eksikliktir.


Soru: Onlarca, yüzlerce hayvan doğal ortamlarından alınıp alakasız bir bölgede hayvanat bahçelerine yerleştiriliyor. Bu durum hakkındaki görüşleriniz nelerdir? Hayvanların kafesler altında tutulmasının önlenmesi hakkında önerileriniz nelerdir? 
Cevap: Hayvanların hangi amaçla olursa olsun, medyada, sirklerde, gösterilerde sergilenmesi hayvan haklarına aykırıdır. Evcil olmayan hayvanların sağlık bakımı hariç tutsak edilmesi kabul edilemez bir durum, bunun yanı sıra evcil hayvanların da keyfi ve kâr amacıyla sergilenmesi, gösterilerde kullanılmasını hayvan hakkı ihlali olarak düşünüyorum. 
Bu tarz durumlar uzun dönemde bilinçlenme ve halk tarafından talep görmeme ile azaltılır ama kısa vadede mutlaka yasal yaptırımları olması gerektiğini düşünüyorum.


Soru: Kedi ve köpeklerin kısırlaştırılmasını doğru bir uygulama mıdır? 
Cevap: Sahipsiz hayvanların üremesinin durdurulması amacıyla yapılan cerrahi ya da medikal uygulamalar kesinlikle gerekiyor. Çünkü ne kadar zarar versek de hala doğada kedi köpek dışında hayvanlar da var, kedi ve köpeklerin insan eliyle beslenmesi, popülasyonlarının artışı doğal ortamda olan diğer canlıların yaşam alanının kısıtlayıp yaşamlarını tehdit edebiliyor, özellikle sürüngenler, kuşlar, kirpileri, sincaplar şehir ortamında bu durumdan ciddi etkileniyor, bunun yanı sıra ormanlık bölgelerde domuzlar, geyikler, tilki, göçmen kuşlar da maalesef zarar görebiliyor. 
Sahipli hayvanların ise, mutlaka veteriner hekim kararıyla cerrahi müdahale edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü köpeklerde bazı durumlarda kastrasyon davranış bozukluklarına sebep olabiliyor. Burada kararı hekim değerlendirerek vermeli ama genel anlamda sağlıklı hayvanlar için kısırlaştırma(erkek hayvanların testislerinin, dişi hayvanların da yumurtalıklarının uzaklaştırılması operasyonu) yaşam sürelerini uzatıyor, bazı hastalıklardan koruyor.


Soru: Cins hayvanların üretilmesi hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu tür hayvanların sağlık sorunlarına sahip oldukları doğru mu? 
Cevap: Irk hayvanların üretilmesi yanlış değil, hayvan bakmak isteyen insanlar belirli bir genetik bilgisine sahip oldukları canlılarla yaşamlarını geçirmek isteyebilirler. Sadece bu üretim işinin merdiven altı olarak yapılmaması, denetlenmesi, kontrol edilmesi, belirli şartlara bağlanması ve bunların uygulanabilirliği gerekiyor. Doğru yapılan yetiştiricilik uygulamalarında hayvanların yaşam gücü yüksek, karşılaşılabilecek hastalıklardan ari, ortopedik sorunların, kalp, genetik ve diğer hastalıkların ari olmasını bekliyoruz. Bilinçi ve bilimsel yapılan yetiştiricilikte bu tarz sorunların olmaması gerekir. 
Bu nedenle bazı ırklarda genetik sağlık sorunları aktarılıyor. Gerçek hayatta hayvanlar üreme yaşına gelmeden, koruyucu hekimlik uygulamaları yapılmadan, sağlığını koruyacak şartlar, beslenme, yavru bakımı gibi koşullar dikkate alınmadan yapılan üretim faaliyetleri kesinlikle hayvan hakları ihlali ve benim görüşüme göre o hayvanların üretim yapan kişiden alınması, bir daha hayvan bakmaya müsaade edilmemesi gibi önerilerim olur.


Soru: Hayvanların şiddet görmeleri, yapabileceklerinden daha fazla çalıştırılıp kapasitelerinin aşılması; psikolojik gelişimlerini ve sağlıklarını nasıl etkiler? 
Cevap: Her ne sebeple olursa olsun fiziksel ya da psikolojik şiddet hayvan ömrünü kısaltıyor ve yaşam kalitesini bozuyor. Şiddet gören hayvanlarda saldırganlık ve kaygı bozuklukları artıyor. Bu da kalp hastalıkları, böbrek hastalıklar, mide-bağırsak hastalıkları, kanser riski, kazalar gibi bir çok şeye sebep oluyor. İngiltere’de yapılan bir çalışmada köpeklerde 2 yaş altı ölümlerin birincil sebebi davranış bozuklukları olarak belirlenmiştir. Yoldan korku yaşayıp yola atlayıp ölen köpekler, camdan düşen kediler, kavga edip ölen köpek ya da kediler gibi maalesef kayıplar çok oluyor.


Soru: Sahipli hayvanlara çip takılması zorunluluğunun öncelikle köpekler ile başlatılacağı söyleniyor. Bu uygulamanın sorunlara çare olacağını düşünüyor musunuz? Sizce bu uygulama süreklilik kazanabilir mi? 
Cevap: Kayıt altına almak önemli, çünkü o canlının varlığını ortaya koyuyoruz. Bu nedenle tek başına yeterli olmada da başlangıç için atılan her adımın değerli olduğunu düşünüyorum. Umarım halk tarafından uygulanabilirliği kabul edilir ve hayvanlar kayıtlı olur, bu da sokağa bırakılmanın, sağlığının korunmasının vb bir çok sorunun azaltılmasına destek olur.


Soru: Hayvanları korumayı gerçek şekilde aşılayacak, hayvanları kötülüklerden koruyacak bir eğitim politikası hazırlıyor olsanız neleri bu politikaya koyardınız?
Cevap: Hayvanların mutlu ve sağlıklı yaşaması için çocukların hayvanlarla empati kurmayı öğrenmesi gerekir. Bu empatiyle birlikte öğretimin her aşamasında yaş aralıklarına göre hayvanlarla ilgili dersler olması, uzun vadede ülkemizdeki insanların hayvanlara bakışını, yaklaşımını ve hayvanların bakımında yapılan hataları düzenleyecektir. 
Bir de mutlak surette sahipsiz hayvanların tedavileri için yerel yönetimler ve bakanlık aracılığıyla hayvanların sağlıkları için mutlaka sadece sahipsiz hayvanlarla ilgilenecek veteriner sağlık merkezleri oluşturulmalı, hayvanlar için sigorta sistemi devlet eliyle oluşturulmalı ve maalesef her ilçeye dershaneden bozma veteriner fakültelerinin açılması önlenerek, hayvanların eksik donanım-bilgi-deneyim nedeniyle hatalı ve eksik sağlık hizmeti alınmasının önüne geçilmelidir.

Gökhan Durukan


KAYNAKÇA

Aşar, H. (2018). Hayvan Haklarına Yönelik Temel Görüşler ve Yanılgıları. Kaygı. Bursa Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Felsefe Dergisi , (30) , 239-251 . DOI: 10.20981/kaygi.411236

Erişgin, C . (2013). Hayvanın Hukukî KonumuThe Legal Status of Animal . Journal of Yaşar University , 8 (Özel) , 1691-1724 . Retrieved from 

https://dergipark.org.tr/tr/pub/jyasar/issue/19146/203203

Dupré, B. (2020). Gerçekten Bilmeniz Gereken 50 Felsefe Fikri (E. Gökteke, Çev.). İstanbul: Domingo Yayınevi

Dural, M. ve Sarı, S. (2019). Türk Özel Hukuku, Cilt 1:Temel Kavramlar ve Medeni Kanunun Başlangıç Hükümleri (14. baskı). İstanbul: Filiz Kitabevi 






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çocuk Hakları ve Günümüzdeki İhlalleri

Düşünce Özgürlüğü

Türkiye'de Göçmen Kadınlar