İran İslam Devrimi’nin İnsan Hakları Üzerindeki Etkisi
İran İslam Devrimi’nin İnsan Hakları Üzerindeki Etkisi
İslam Devrimi öncesinde İran’ın insan
hakları karnesinin iyi olduğunu söylemek mümkün değildir. Özellikle 1953’ten
sonra demir yumrukla ülkeyi yöneten şahın SAVAK[1] aracılığıyla hayatın her
alanında olduğunu hissettirmesi insanlarda ciddi bir paranoya oluşturmuştur.
Ayrıca Diriliş Partisi[2], çarşı[3] ve ulema sınıflarına
müdahalelerde bulunulmuştur. Şahın hapishanelerinde işkence olağan hale gelmiş
ve sırf bu yüzden Uluslararası Af Örgütü ve Kızılhaç Örgütü uluslararası alanda
kamuoyu oluşturmuşlardır. Bunun üzerine şah hapishaneleri dünyaya göstermeye
hazır olduğunu söylese de değişen bir şey olmamıştır. ABD’de başkan olarak
seçilen Jimmy Carter’ın da İran’ı insan hakları konusunda eleştirmesi şahın
yumuşamasına yol açmış ve bu yumuşamadan güç alan liberal gruplar çeşitli
taleplerle gösterilere başlamıştır. Şah ise bu gösterilerde talep edilenleri
dinlememiş ve gösterileri şiddet ile bastırma yolunu seçmiştir.
İslam Devrimi’nden sonra otorite boşluğundan faydalanan mahalle bazında örgütlü dini gruplar keyfi uygulamalarıyla; devrim komitelerinde yapılan yargılamalar ve infazlarla kadınlara, azınlıklara, LGBTQ+ bireylere, muhalif veya sadakatsiz olduğundan şüphe duyulan kişilere, kısacası düşman gördüklerine hukuksuz müdahalelerde bulunmuşlardır. Bu dönemde bir isnatta bulunulması yeterli olup yapılan adaletsiz yargılamalarda suçlu çıkarılan binlerce insan öldürülmüştür.
a. Kadın Hakları: Pehlevi hanedanının ilk şahı olan Rıza Şah Pehlevi döneminde İran’da yapılan hukuk reformları son derece pragmatist olduğundan dolayı sadece ticaret hukuku ile medeni hukukun aile ve kişiler haricindeki alanları modernleştirilmiş, kişiler ve aile hukuku şeri hükümlere tabi olmaya devam etmiştir. İran tarihi boyunca kadınların giysileri siyasi mücadelelerin merkezinde bulunmuştur. Rıza Şah Pehlevi döneminde de kadınların peçe takmaları yasaklanmış, çador adı verilen vücudun her yerini kapatan giysilerin giyilmesi engellenmiştir. Yasak gelmesine rağmen kırsaldaki kadınlar çador giymeye devam etmiştir. Tahta Muhammed Rıza Pehlevi çıktıktan sonra dini grupların sempatisini kazanmak adına peçe yasağı kaldırsa da Beyaz Devrim[4] bağlamında (1963) peçe takmayı tekrar yasaklamıştır. Muhammed Rıza Pehlevi döneminde Batı’ya yakınlaşma arttıkça modern kıyafetler giyen kadın sayısı artmış, kadınlar iş hayatına katılmış ve eğitimli kadın kesimi oluşmaya başlamıştır. Beyaz Devrim ile kadınlara oy hakkı tanınmış ve 1967 Aile Koruma Kanunu çıkarılarak kadınlara evlilik, boşanma ve velayet konusunda haklar tanınmıştır. Bu gelişmeler özellikle ülkedeki muhafazakâr ulema kesimini öfkelendirmiştir.
İran İslam Devrimi ile birlikte
asgari düzeyde bir başörtüsü ve uzun palto giyinmeyi zorlunlu kılan tesettür
uygulaması getirilmiştir. Bu zorunluluk Hizbullahçıların ve daha sonra ahlak
polisinin baskısıyla örtünmek zorunda olan kadınları en az 1963’te peçenin
yasaklanmasındaki kadar şaşırtmıştır.[5] 1979 Baharında kadınlar
Tahran’da kıyafet zorunluluklarına karşı eylem başlatmış ancak kadınlara karşı
mahalle bazlı örgütlenmiş milis gruplarca saldırılar düzenlenerek eylemleri
bastırılmıştır. İran-Irak Savaşı’na kadar Devrim’in kadınlara biçtiği rol “ev
işi yapan ve anne olan kişi” iken savaştan sonra biçilen rol “şehit annesi”
olmuştur. Böylece kadın toplumsal hayattan dışlanmaya ve evlere çekilmeye
zorlanmıştır.
Human Rights Watch’a göre, günümüzde
İranlı kadınlar üniversite mezunlarının yüzde 50'den fazlasını oluştursa da
işgücüne katılımları sadece yüzde 17'dir. Dünya Ekonomik Forumu tarafından
hazırlanan 2015 Küresel Cinsiyet Uçurumu raporu, İran'ı ekonomik katılımda
eşitlik de dâhil olmak üzere cinsiyet eşitliği açısından son beş ülke arasında
(145 ülke arasından 141'i) sıralıyor.[6]
b. LGBTQ+ ve Azınlık Hakları: Devrim’den önce azınlıklara yönelik baskılar milli birlik
bağlamında yapılmaktayken; Devrim’den sonra dini meseleler de azınlıklara baskı
yapılmasının bir nedeni olmuştur. Özellikle Sünni İslam’a inananların ve kâfir
olarak görülen Bahailer’in sadakatinden kuşku duyulmuştur. Aşiretlerin,
azınlıkların ve diğer etnik grupların liderleri meclise seçilseler bile daima
gözetim altına alınmışlardır.[7]
İran İslam Cumhuriyeti’nde LGBTQ+ bireyler
insan onuruna yaraşır bir hayattan mahrum bırakılmaktadır. Bir kişinin LGBTQ+
birey olması şüphesi bile, adil yargılanma hakkının sık sık ihlal edilmesi
sebebiyle, kişilerin yaşamlarını tehdit etmektedir.
Günümüzde de İran’da eşcinsel
davranışlar için İran Ceza Kanunu ölüm cezası öngörmüştür. Ancak suç olarak
kabul edilen davranışın soruşturulmasından başlayarak hüküm verilinceye kadar
adil yargılanma hakkı ihlal edilmekte, LGBTQ+ bireyler paramiliter gruplar
tarafından hem sosyal medyada hem gündelik yaşamlarında sıkıca takip edilmekte
ve adli makamlara çıkarılmadan önce işkenceye maruz kalmaktadır.[8]
c. İfade Özgürlüğü: İfade özgürlüğü İslam Devrimi’nden önce de İran’da çokça ihlal
edilmiştir. Özellikle 1953’te M. Musaddık’a yapılan darbe sonrasında demir
yumruğunu sıkan Muhammed Rıza Pehlevi işçilerin örgütlerini ortadan kaldırmış,
meslek odalarını susturmuştur. Ülkede üniversite, basın, siyasi örgütler,
dernek ve vakıflar kıskaç altına alınmış, özellikle SAVAK’ın kurulmasından
sonra toplumsal yaşam yakından takip edilmiştir. Diriliş Partisi ile birlikte
İranlılar tek partiye üye olmaya zorlanmış, kendi siyasi fikirlerini ifade
etmeleri engellenmiştir. Nihayetinde tek parti, istihbarat teşkilatı, ordu ve
kolluk işbirliğiyle hayatın her alanına müdahil olan ve her şeyi kontrol eden
rejim insanların daha da içlerine kapanmalarına, kendilerini ifade
edememelerine neden olmuştur.
İran İslam Devrimi’nin yaşandığı
dönemde Devrim’e katılan gruplar ideolojik açıdan çok çeşitlidir. Bu durum
başlarda kimilerinde demokratik sonuç beklentisi doğursa da Devrim muhalefetin
ezilmesiyle sonuçlanmıştır. İran’da 90’lı yıllara kadar medya ciddi baskı
altında kalmış ve medya ablukasının kalkmasıyla beraber mecliste Reformcu
grubun seçilmesi sonucunda medya tekrar abluka altına alınmıştır. Bu doğrultuda
İran Basın Kanunu’nda yer alan "İslam
ilkelerine zararlı söylem" ( mabani va ahkam-e İslami) veya "kamu yararına" ( houghugh omumi )
yönelik kapsamlı yasaklamalar geniş bir yoruma ve keyfi uygulamalara yol
açmıştır.[9] Ayrıca Devrim sırasında
kurulan olağanüstü mahkemeler olağanlaşmış, iktidar tarafından özellikle basın
mensuplarını susturmak için araç olarak bu mahkemeler kullanılmıştır.
1979'da geçici bir tedbir olarak
kurulan İslam Devrim Mahkemeleri,
İslam Cumhuriyeti'nin adalet sisteminin kalıcı bir demirbaşı haline gelmiştir. Bu
mahkemeler iç veya dış güvenliğe karşı herhangi bir suçu yargılama yetkisine
sahiptirler. Bu tür mahkemelerdeki prosedürler uluslararası standartların çok
gerisindedir: Sanıklar, mahkeme öncesi gözaltında süresiz olarak tutulabilir,
yargılamalar gizli yapılır ve sanığın avukata erişim hakkı yoktur. İkinci bir
istisnai mahkeme olan Din Adamları Özel
Mahkemesi de sanıkların Müslüman din adamları olduğu davalarda
kullanılmıştır. Sanık için çok az koruma sağlayan ve duruşmaları genellikle
gizli olarak yapılan bu mahkemeler, muhalif din adamlarını disipline etmek ve
sapkın kabul edilen dini görüşleri bastırmak için kullanılmaktadır.[10]
[1] İstihbarat servisi.
[2] Şah tarafından 1975’te kurulan ülkenin tek siyasi partisi.
[3] “Abrahamian çarşının öneminin beş nedenini şöyle açıklar: Öncelikle ülkenin perakende ticaretinin üçte ikisi (…) çarşının kontrolündeydi. İkincisi modern sınıfların tersine bu geleneksel sınıf, esnaf ve zanaat loncaları ile örgütlüydü. Üçüncüsü çarşı esnafının etkilediği –dükkan çalışanları, atölye işçileri, seyyar satıcılar, küçük perakendeciler ve aracılardan oluşan- geniş bir kesim vardı. Dördüncüsü kentli girişimciler tarafından işletilen köylerdeki küçük imalathaneler (…) ve ticari çiftlikler aracılığıyla, çarşının etkisi kırsal alanlara da ulaşmıştır. Son olarak çarşının dini kurumla sosyal, mali, siyasal ve ideolojik bağları vardı.” Filiz Kartal, İran İslâm Devrimi: Aykırı Bir Devrimin Arka Planı, s.169.
[5] Gene R. Grathwaite, İran Siyasi Tarihi Pers İmparatorluğundan Gününüze, s.251.
[6] Human Rights Watch, “It’s a Men’s Club” Discrimination Against Women in Iran’s Job Market, url: https://www.hrw.org/report/2017/05/25/its-mens-club/discrimination-against-women-irans-job-market
Kitap
1- Fahir Armaoğlu, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi (1914-1995), Kronik Kitap, İstanbul 2020.
2- Gene R. Grathwaite (çev. Fethi
Aytuna), İran Siyasi Tarihi Pers
İmparatorluğundan Gününüze, İnkılap Yayınları, İstanbul 2011.
3- Ervand Abrahamian (çev. Dilek
Şendil), Modern İran Tarihi, Türkiye
İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2008.
4-
Michael Axworthy (çev. Özlem Gitmez), İran: Aklın İmparatorluğu, Say
Yayınları, İstanbul 2016.
Makale
Filiz Kartal, İran İslâm Devrimi: Aykırı Bir Devrimin Arka Planı, Doğu Batı, Sayı 79, Cilt 20, s. 161-182 erişim: https://www.idealonline.com.tr/IdealOnline/lookAtPublications/paperDetail.xhtml?uId=47867
Peter Seeberg (çev. Onur Açar), İran Devrimi, 1977-79: Etkileşim ve Dönüşüm, Doğu Batı, Sayı 79, Cilt 20,s.183-201 erişim: https://www.idealonline.com.tr/IdealOnline/lookAtPublications/paperDetail.xhtml?uId=47868
Farzin Vahdat (çev. Harice Doğan), 1979 İran Devrimi Üzerine Düşünceler: Öznelik ve Vatandaşlığın Yükselişi, Doğu Batı, Sayı 79, Cilt 20, s.203-225 erişim: https://www.idealonline.com.tr/IdealOnline/lookAtPublications/paperDetail.xhtml?uId=47869
Human Rights Watch, “It’s a Men’s Club” Discrimination Against Women in Iran’s Job Market, erişim:https://www.hrw.org/report/2017/05/25/its-mens-club/discrimination-against-women-irans-job-market
Human Rights Watch, We are a Buried Generation: Discrimination and Violence Against Sexual Minorities in Iran, erişim: https://www.hrw.org/report/2010/12/15/we-are-buried-generation/discrimination-and-violence-against-sexual-minorities#7445
Human Rights Watch, Press Freedom in İran, erişim: https://www.hrw.org/reports/1999/iran/Iran99o-03.htm
Yorumlar
Yorum Gönder