Kitap Tahlili- Saatleri Ayarlama Enstitüsü

         

            Saatleri Ayarlama Enstitüsü


                                                                                                           Yazar: Melike ÖZAY
                                                                                                   Süleyman Demirel Üniversitesi

Bazen düşünürüm, ne kadar garip mahlûklarız? Hepimiz ömrümüzün kısalığından şikâyet ederiz; fakat gün denen şeyi bir an evvel ve farkına varmadan harcamak için neler yapmayız?



1901 doğumlu Ahmet Hamdi Tanpınar, şair, yazar, akademisyen ve siyasetçidir. Yahya Kemal Beyatlı ve Ahmet Haşim’in öğrencisidir.

1961 yılında ilk baskısı çıkan Saatleri Ayarlama Enstitüsü romanı, dört bölümden oluşmaktadır: Büyük Ümitler”, “Küçük Hakikatler”, “Sabaha Doğru” ve “Her Mevsimin Bir Sonu Vardır”. Roman, 1.Meşrutiyet ile Cumhuriyet döneminde yaşayan Hayri İrdal’ın yaşadıkları çerçevesinde şekillenmiş ve Hayri İrdal’ın ağzından anlatılmıştır.

Çocukluğunda dayısının ona hediye ettiği saat ile hayatının değiştiğini söyleyen Hayri İrdal, saatlere büyük ilgi duymaktadır. Saatlere olan ilgisinden dolayı çocukluğunda Muvakkit Nuri Efendi’nin saat dükkânında çırak olarak çalışmaya başlar. Nuri Efendi zaman ve saatler üzerine pek çok yönden Hayri İrdal’ı etkilemiş öyle ki Hayri İrdal, Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nün kurulmasından sonra kaleme aldığı Ahmet Zamani Efendi’nin Hayatı ve Eserleri adlı kitabında esasen Nuri Efendi’nin ona çıraklık yıllarında öğrettiklerini kullanmıştır. Muvakkit Nuri Efendi’nin ölümünden sonra boşluğa düşen Hayri İrdal, babası vasıtasıyla tanıdığı Seyit Lütfullah ile hazine arayışına girer fakat bu yolda başarılı olamaz. Çalışmadığı zamanlarda oldukça mutsuz ve umutsuz gezen Hayri İrdal, Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla askere gider. Askerden döndükten sonra ilk evliliğini Abdüsselam Bey’in kızı ile yapar. Bir zamanlar oldukça zengin olan fakat daha sonra bu zenginliğini kaybeden Abdüsselam Bey’in ölümünden sonra, Abdüsselam Bey’in mal varlığı ile alakalı ortada asılsız hikâyeler dolaşır. Bunlardan biri de Şerbetçibaşı Elması adı verilen bir elmas ile alakalıdır ki Hayri İrdal bu elmasın olmadığına kimseyi inandıramaz. Bu sebepten çıkarıldığı mahkemede tedavi görmesine karar verilir ve bu olaylar sonucunda Hayri İrdal, Doktor Ramiz ile tanışır. Bu vesileyle Hayri İrdal ve Doktor Ramiz’in dostluğu başlar. Hayri İrdal tedavisi bittikten sonra da Doktor Ramiz’in kurduğu Psikanaliz Cemiyeti’nde çalışmış, daha sonraları İspritizma Cemiyetinde, ardından da bu cemiyetten tanıdığı Cemal Bey’in şirketinde bir süre çalışmıştır. Fakat Cemal Bey’in onu işten çıkarmasıyla Hayri İrdal yine fakir ve işsiz zamanlarına geri döner.

Hayri İrdal, bir gün Doktor Ramiz vasıtasıyla Halit Ayarcı ile tanışır ve hayatı bambaşka bir yön alır. Hayri İrdal’ın saatlere olan ilgisinden ve Nuri Efendi’nin ona öğrettiklerinden oldukça etkilenen Halit Ayarcı, Hayri İrdal ile Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nü kurmaya karar verir. Bu enstitü, toplum tarafından oldukça ilgi görür ve sevilir. Hayri İrdal ise bu yeni hayatından pek memnun değildir. Enstitünün kurulmasıyla işsizlik ve fakirlikten kurtulmuştur ama bu işin saçma olduğunu düşünmektedir ve bu düşüncesinden ötürü Halit Ayarcı ile sürekli çatışma içindedir. Enstitüyle alakalı her gün yeni bir yalana uymak zorunda kalır ama eski hayatına da dönmek istemediğinden işine de dört elle sarılır

Hayri İrdal, enstitü için yeni bir bina tasarlar ve bu binanın tasarımı oldukça ilgi görür. Çünkü bu bina içten ve dıştan saate benzemektedir. Enstitü binasının tasarımını çok beğenen Halit Ayarcı, enstitü çalışanlarına özel olarak yapılacak evlerin tasarımını da Hayri İrdal’ın yapmasını ister fakat bu duruma bütün çalışanlar şiddetle karşı çıkar. Arzuladığı yenilik fikrini çalışanlarına kabul ettirememiş olmanın farkındalığıyla karşılaşan Halit Ayarcı bu durum karşısında yıkılır, kendini ihanete uğramış hisseder ve enstitü ile alakadar olmamaya başlar. Halit Ayarcı, bu durumu “Ben, aldandığımı anladım.” cümlesiyle izah eder. Kısa bir süre sonra da Saatleri Ayarlama Enstitüsü daimi tasfiye sürecine girer…

Tanpınar bu romanda Türk toplumunun yaşadığı modernleşme çabasını gözler önüne sermiş; bu süreçte toplumun yaşadığı eksiklikleri, bocalamaları ironik bir dille ele almıştır. Şiirlerinde de sembolik bir dil kullanan Tanpınar, bu romanında da metaforlu bir anlatıma yer vermiştir. Osmanlıca ve Farsça kelimelerin sık sık yer alması sebebiyle romanın dili ağır olsa da anlatılanlar okuyucuyu kitabın içine çekmektedir. Tanzimat Dönemi’nden Cumhuriyet Dönemi’ne geçişi anlamak için oldukça önemli bir eser olan Saatleri Ayarlama Enstitüsü topluma bir ayna tutmuştur.

Muvakkit Nuri Efendi ve Seyit Lütfullah bu romanda, Türk toplumundaki gelenekselliği yansıtmaktadır. Nuri Efendi bilge kişiliğiyle geleneğin olumlu yönlerini yansıtırken Seyit Lütfullah, hurafelere ve batıl inançlara olan yaklaşımıyla geleneğin olumsuz yönlerini yansıtmaktadır.

Halit Ayarcı, oldukça özgüvenli karakteriyle yeniliğin, modernleşmenin temsilcisidir. Hayri İrdal ise bu iki durum arasında sıkışıp kalmıştır. Saatleri Ayarlama Enstitüsünün kuruluşundan itibaren bu enstitüye bakışı olumlu olmamış ama bu enstitüden de vazgeçememiş, sık sık kendi içinde de ikilemler yaşamıştır. Hayri İrdal bu durumu şu cümlelerle ifade eder: “Nuri Efendi ve Halit Ayarcı. İşte benim hayat mekiğim bu iki kutup arasında dolaştı.

ziyette, ayrı zihniyette insanlar bütün zaman ayrı Fakat bu ayrı melıklarının üstünden hayatımda bir daha ayrılmamak şartıyla birleştiler. Ben onların bir muhassalasıyım.”

Saatleri Ayarlama Enstitüsü, zamana ve saatlere olan bakış açımızı değiştirmekle beraber modernleşme hareketinde toplumun yaşadıklarını, bireylerin yaşadığı kimlik bunalımını, eksiklikleri, bocalamaları görmemiz açısından oldukça kıymetli bir eserdir. Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nün okunmasını şiddetle tavsiye ediyor ve yazımı Tanpınar’ın şu sözleriyle bitirmeyi doğru buluyorum:

Ben bir çöküşün esteti değilim. Belki bu çöküşte yaşayan şeyler araştırıyorum. Onları değerlendiriyorum.

Fakat sıçrayabilmek, ufuk değiştirebilmek için dahi bir yere basmak lazım. Bir hüviyet lazım. Bu hüviyeti her millet mazisinden alıyor.” (Tanpınar, 1949)

Saatin kendisi mekân, yürüyüşü zaman, ayarı insandır…


Kaynakçalar
Yazı Kaynakçası:
Tanpınar, Ahmet Hamdi (1962), Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Dergâh, İstanbul.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çocuk Hakları ve Günümüzdeki İhlalleri

Düşünce Özgürlüğü

Türkiye'de Göçmen Kadınlar