İşkence Mağduru Psikolojisi ve Hukukta İşkence
İşkence Mağduru Psikolojisi ve Hukukta İşkence
1990
yılında Peter Suefeld işkence kavramının
kapsadığı davranışları yöntemlerine göre sınıflandırarak altı ana kategoriye
ayırmıştır. Bunlar; aktif fiziksel acı veren yöntemler, pasif
fiziksel acı veren yöntemler, aşırı tükenmişlik yaratan yöntemler, ölüm korkusu
yaratan yöntemler, hem fiziksel hem de psikolojik bileşenlerin bir arada
bulunduğu yöntemler ve psikolojik yöntemler şeklindedir. Kategorize edilen bu yöntemler
işkence kavramının mağdur unsurunu “fiziksel
ve psikolojik eziyet” şeklinde bir döngüye almaktadır.
İşkencenin sebep olduğu bu döngü hakkında yani fiziksel ve psikolojik izleri hakkında dünyada 1970’ten önce yeterli bilgi bulunmamaktaydı. Fakat 1973’te Şili’de General Pinochet’in işkence uygulamaları üzerine küresel bir tepki oluşmuş ve mağdurların tedavileri üzerine ilk olarak Şili’de olmak üzere çeşitli çalışmalara başlanarak organizasyonlar kurulmuştur. Bu organizasyonlarda da bilim dallarının çeşitli disiplinleri kullanılarak işkencenin neden olduğu fiziksel ve psikolojik hasarları gidermeye yönelik tedavi ve koruma programları geliştirilmiştir. Hasarların psikolojik boyutu psikoloji biliminin “psikotravmatoloji” alanının alt dalını oluşturmaktadır. Alanda günümüze kadar yapılan ve yapılmakta olan pek çok çalışma vardır. Bu çalışmalar mağdurların yaşadığı işkence travması psikolojisini gözler önüne sermektedir. Çalışmaların sonuçlarına göre işkence, mağdurlarda sıklıkla; travma sonrası stres bozukluğuna(TSSB),depresyona ve aile/ilişki problemlerine yol açmaktadır.
İşkencenin sadece mağdurla sınırlı kalmayıp, mağdurun yakın çevresinden başlayarak tüm toplumu etkilediğini “göle atılan taşın oluşturduğu halkalar” betimlemesiyle açıklamıştık. Yapılan bazı çalışmaların sonuçları da bunu desteklemektedir; işkence mağdurlarının çocuklarında psikosomatik bozukluklar, gelişim gerilikleri ve öğrenme bozukluklarının görüldüğü tespit edilmiştir.
İşkence
mağdurlarında yaşadıkları travmalardan sonra rastlanan depresyon ve travma
sonrası stres bozukluğu problemlerini daha yakından ele alalım.
Depresyon, bir
duygu durum bozukluğu olup çoğunlukla yapılan eylemlerden zevk almama, sürekli
bitkin ve üzgün hissetme ile karakterize edilir. Ortaya çıkmasında biyolojik, sosyal,
psikolojik faktörler ve bunların bireyin yaşamında oluşturduğu kombinasyonlar
etkilidir. Beyinde oluşan metabolik değişimler, genetik faktörler, yaşamda
meydana gelen stres, hüzün ve travma yaratan olaylar depresyonun sebeplerindendir.
Belirtileri ise genel olarak; uyku değişimi, iştah değişimi, sosyal
ilişkilerden kaçınma, hayattan keyif almama, cinsel isteksizlik şeklindedir.
Travma sonrası stres
bozukluğu ise,
bireyin beyin fonksiyonlarının işleyişi ve kalıtsal psikolojik risklerin
oluşturduğu biyolojik etkenlerin ve kişiyi korkutan, çaresiz bırakan, beklenmedik
şekillerde gerçekleşen olayları yaşama/tanık olmanın yanı sıra doğal
afet,savaş, hastalık, işkence gibi travmatik olayların oluşturduğu psikolojik
ve sosyal etkenlerin tek başına ya da kombine olarak oluşturdukları bir
bozukluktur. Belirtileri genelde; uykusuzluk, çabuk irkilme, kabuslar görme
şeklinde olurken yaşanılan travmatik olaya karşı; yeniden yaşama, kaçınma, aşırı
uyarılma belirtileri görülür. Yeniden yaşama; olayın, olayla ilgili çeşitli
uyarıcıların kişi istemediği ya da aklına getirecek herhangi bir şey olmadığı
halde bile zihninde canlanmasıdır. Bazı kişiler olayı gerçekten yaşıyormuş gibi
olabilir; tehlike varmışçasına kaçmak için koşması gibi. Bir diğer belirti olan
kaçınmada ise kişi olayı hatırlatan uyarıcılardan uzak durmaya çalışır. Bu uyarıcılar
mekan, duygular, düşünceler şeklinde olabilmektedir. Travmatik anının yaşandığı
mekana gitmemek, kaçınma belirtisine bir örnektir. Son olarak aşırı uyarılma
belirtisi de kişinin kendini sürekli tetikte hissetmesi, olayın her an tekrarlanacağını
düşünmesi ve buna yönelik davranışlarda bulunması şeklinde kendini gösterir. Ani
seslerde ve beklenmedik hareketlerde
aşırı irkilme, kolayca uykudan uyanma aşırı uyarılma belirtisine verilebilecek
örneklerdendir. Belirtiler genellikle travmayı izleyen günlerde görülüp etkisi
kendiliğinden düzelme gösterirken kimi zaman yılları bulan süreler boyunca
devam edebilmektedir.
Tedavi Yöntemleri
İşkencenin bireylerde neden olduğu psikolojik etkiler hakkında pek çok bilgi edinebileceğimiz kaynaklar mevcutken bu etkilerin tedavisine ve sonuçlarına yönelik kısıtlı kaynaklar mevcuttur. İşkence mağdurlarının psikolojik durumlarının tedavisine yönelik farmakoterapi ve psikoterapi yöntemleri kullanılmaktadır. Farmokoterapi, işkencenin mağdurda yol açtığı depresyon, travma sonrası stres bozukluğu gibi psikolojik bozuklukların tedavisi için uygun ilaç kullanımı şeklinde olan tedavi yöntemidir. Psikoterapi yöntemi ise bilişsel davranışçı psikoterapi, psikanalitik psikoterapi, oyun terapisi, aile terapisi ve psikodrama gibi çeşitli terapötik yöntemlerin kullanılarak mağdurun psikolojik durumunun tedavi edilmesinde kullanılması şeklinde olan tedavi yöntemidir. Bu terapötik yöntemler değişik ekollerden doğmadır ve farklı tedavi planlamaları vardır fakat işkence mağduru bireye yaklaşım esasında hepsinin uyması gereken temel ilkeler vardır. Bu ilkelerden başlıcaları; zarar vermemek, terapinin işkence mağduru bireyin ihtiyaçlarına yönelik şekillenmesi, mağdurun öyküsünü hazır olduğunda ve kendi isteğiyle anlatması, kültürel farklılıklara saygı gösterilmesi ve mağdurun fiziksel, sosyal, tıbbı ihtiyaçlarının yanıtsız bırakılmaması şeklidedir.
İşkence mağdurlarının içine girdikleri psikolojik durum hem kendisine hem yakınlarına büyük sıkıntı veren bir süreçtir. Ancak bu süreç tedavi edilebilen, üstesinden gelinebilen bir süreçtir. Mağdurlar ve yakınları yaşadıkları psikolojik süreçlerin tedavi imkanları konusunda yeterli bilgi sahibi olmadıkları, süreci paylaşma konusunda çekimser davrandıkları ve içinde bulundukları süreci kendilerine mal etme gibi akılcı olmayan düşüncelere sahip oldukları için genelde tedaviye başvurmuyor ve bu döngünün içine hapsoluyorlar.
Tedavi süreci için işkence mağduru
bireylerin ve yakınlarının çekinmeden yardım aramaları, yetkili kişi/kurumlara
güvenmeleri ve iyileşmeye dair akılcı olmayan inançlarının üstesinden gelmeleri
için hukuk ve sağlık alanında işkenceye karşı daha etkin mücadele ve bilgilendirme
çalışmaları yapılmalı, bu alanlara gönül vermiş personeller olarak bizler de bu
mücadelenin en sıkı takipçileri olarak
üzerimize düşeni yapmalıyız.
Hukukta İşkence
İşkence
Nedir?
İşkence, ister fiziksel olsun ister ruhsal, bir göz
korkutma, caydırma, intikam alma, cezalandırma veya bilgi toplama
amacı olarak bilinçli şekilde insanlara ağır acı çektirmekte
kullanılan her türden edimlerdir. İşkence olarak, bir kişiye karşı insan onuruyla
bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade
yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışlarda bulunulması
gerekir. İşkence teşkil eden fiiller, aslında kasten yaralama, hakaret, tehdit,
cinsel taciz niteliği taşıyan fiillerdir. Bu fiiller ani olarak değil,
sistematik bir şekilde işlenmektedir.
İşkence Suçu
İşkence suçu,
kapsam itibariyle dar anlamda ve geniş anlamda olmak üzere, iki şekilde de
tanımlanmaktadır. Dar anlamda işkence, şüphelinin ya da sanığın ifadesini veya
sorgusunu almaya yetkili olan görevlilerin, şüpheliye ya da sanığa suçunu
itiraf ettirmek, suç delillerini ele geçirmek, sorgu sırasında düştüğü
çelişkileri düzelttirmek, suç ortaklarını ele verdirmek vs. sebeplerle onda
bedeni ya da manevi zarar veya tehlike meydana getiren ve insan haysiyetiyle
bağdaşmayan her türlü kötü muameledir. Geniş anlamda işkence suçu ise, ceza
muhakemesi dışındaki idari ve disiplin gibi herhangi bir muhakemedeki
soruşturmalar ile mağdur olarak tanık, bilirkişi ve müdafi gibi sanık dışındaki
kişileri de kapsamına alarak dar anlamdaki işkence suçundan ayrılmaktadır.
İşkenceyi icat eden insanoğlu, onunla başa
çıkmak için de gerek ulusal gerek uluslararası düzeyde önlemlerini almaktadır.
İşkence suçunun cezası nedir(TCK m.94)
İşkence suçunun cezası şu şekildedir:
Bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan
ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin
etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışları gerçekleştiren kamu
görevlisi hakkında üç yıldan on iki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur (TCK
m.94/1).
Suçun;
a)
Çocuğa, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye
ya da gebe kadına karşı,
b)
Avukata veya diğer kamu görevlisine karşı görevi dolayısıyla,
İşlenmesi
halinde, sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur (TCK m.94/2).
·
Fiilin cinsel yönden taciz şeklinde gerçekleşmesi halinde, on
yıldan on beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur (TCK m.94/3).
·
Bu suçun işlenişine iştirak eden diğer kişiler de kamu görevlisi
gibi cezalandırılır (TCK m.94/4).
·
Bu suçun ihmali davranışla işlenmesi halinde, verilecek
cezada bu nedenle indirim yapılmaz (TCK m.94/5).
·
Bu suçtan dolayı zamanaşımı işlemez (TCK m.94/6).
TCK’da alınan önlemler
İşkence, TCK’nın ikinci kitabının kişilere
karşı suçlara ilişkin ikinci kısmının, “işkence ve eziyet” başlıklı üçüncü
bölümünde 94 ve 95 inci maddelerinde düzenlenmiştir. 94
üncü maddede işkence, 95 inci maddede netice sebebiyle ağırlaşmış işkence
suçları düzenlenmiştir. Anayasanın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “kimseye
işkence ve eziyet yapılamaz; kimse haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya
muameleye tabi tutulamaz” hükmünün yaptırımını oluşturmaktadır.
Anayasamızın 17.maddesi
Madde 17 – Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz.
Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.
(…)meşru müdafaa hali, yakalama ve tutuklama kararlarının yerine getirilmesi, bir tutuklu veya hükümlünün kaçmasının önlenmesi, bir ayaklanma veya isyanın bastırılması (…) veya olağanüstü hallerde yetkili merciin verdiği emirlerin uygulanması sırasında silah kullanılmasına kanunun cevaz verdiği zorunlu durumlarda meydana gelen öldürme fiilleri, birinci fıkra hükmü dışındadır.
Uluslararası alınan önlemler
1-)Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel
Bildirisi
Türkiye’nin
üyesi olduğu Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, Evrensel İnsan Hakları
Bildirisi’ni 10 Aralık 1948 de kabul etmiştir. Bildirinin 5. Maddesi İşkence
Suçunu, “Hiç kimse işkenceye ya da zalimane, insanlık dışı ya da aşağılayıcı
muamele ya da cezaya maruz bırakılamaz.” şeklinde düzenlemiştir. Bildiri bir
sözleşme olmadığı için hukuki bir bağlayıcılığı yoktur.
2-)
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
Avrupa konseyi tarafından 4 Kasım 1950 tarihinde
Roma’da kabul edilmiş ve 3 Eylül 1953 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Sözleşmenin
3.maddesine göre “Hiç kimse işkenceye,
zalimane, gayriinsani yahut haysiyet kırıcı ceza veya muameleye tâbi
tutulamaz.”
3-)
Uluslararası Medeni ve Siyasal Haklar
Sözleşmesi
BM Genel Kurulunca 16 Aralık 1966 tarihinde
kabul edilmiş ve 23 Mart 1976 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Sözleşmenin 7.
Maddesi, “Hiç kimse işkenceye ya da zalimane, insanlık dışı yahut aşağılayıcı
muamele ya da cezaya tabi tutulamaz. Özellikle, hiç kimse kendi serbest rızası
bulunmaksızın tıbbi ya da bilimsel deneye tabi tutulamaz.” Şeklinde işkenceyi
yasaklamaktadır.
4-)
İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsani
veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi
Sözleşmenin 1. maddesinde işkence kavramı tanımlanmış ve kapsamı belirlenmiştir.
Sözleşmenin 2. maddesinde, hiçbir hal ve
şartta işkencenin meşru ve mazur gösterilemeyeceği hüküm altına alınmıştır: Hiç
bir istisnai durum, ne harp hali ne de bir harp tehdidi, dahili siyasi
istikrarsızlık veya herhangi başka bir olağanüstü hal, işkencenin uygulanması
için gerekçe gösterilemez.
Sözleşmenin 4. maddesinde taraf devletlere
işkence fiillerinin suç olarak tanımlanması yönünde bir yükümlülük
getirilmiştir: Her taraf Devlet, tüm işkence eylemlerinin kendi ceza kanununa göre
suç olmasını sağlayacaktır. Aynı şekilde, işkence yapmaya teşebbüs ve işkenceye
iştirak veya suç ortaklığı yapan şahsın fiili suç sayılacaktır.
Kaynakça
İşkence Mağduru Psikolojisi Kısmı
Paker,M.
ve Buğu,B.(2016).Türkiye’de işkence mağdurlarının psikolojisi üzerine yapılmış
araştırmaların gözden geçirilmesi.Türk Psikoloji Yazıları.19,76-92.
Rewentlow,M.,Kjaer,S.
ve Mccoll,H.(2010).İşkenceye Karşı Mücadelede Sağlık Uzmanları. TAAD.1(1).
Biçen,G.(2001).Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi çerçevesinde işkencenin önlenmesi. Koceli Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Koceli.
https://psikiyatri.org.tr Erişim Tarihi: 24.03.2021
http://www.psikiyatripsikoterapi.com/ Erişim Tarihi: 24.03.2021
Hukukta İşkence Kısmı
https://hukuk.deu.edu.tr/dosyalar/dergiler/dergimiz-12-ozel/3-kamu/8-isabasbuyuk.pdf
https://hukuk.deu.edu.tr/wp-content/uploads/2019/09/KADRI-INCE.pdf
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/789895
https://www.ekinhukuk.com.tr/iskence-ve-eziyet-sucu/
https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0%C5%9Fkence
http://nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/43215.pdf
https://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/tc_anayasasi.maddeler?p3=17
Yorumlar
Yorum Gönder